3 Aralık 2013 Salı

TBMM Dilekçe Komisyonu'na Mektup

(08/10/2013) TBMM DİLEKÇE KOMİSYONU BAŞKAN VE
ÜYELERİNE TEŞEKKÜR MEKTUBUM
Ankara, 30.09.2013
Sayın Başkan ve Sayın Üyeler;

2011 ve 2012 yıllarında Diyanet İşleri Başkanlığı'na gönderdiğim eğitim talebimle ilgili dilekçelerimin cevaplandırılması için gösterdiğiniz ilgi nedeniyle, sizlere ve Uzman Haluk Bey'e teşekkür ediyorum.


Gönderdiğiniz son karar yazınıza uyarak, yeni bir başvuruda bulunmayacağım. Önyargılı olduklarını düşünerek, konuyu Yargıya da taşımayacağım. Bu mektubumu, Çingene toplumuyla ilgili bazı önemli hususları bilgilerinize sunmak için yazıyorum.

Bilindiği üzere T.C. vatandaşı Çingeneler tarihin hiçbir döneminde Devlet'e sıkıntı yaratmadı. Ama, asırlar öncesi hurafe söylemler, önyargılı kitap, yasa ve yönetmelik maddeleriyle aşağılama, dışlama, haksız ve ağır suçlamalar yapılmıştır…

Yaptığım başvurularım üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı, hurafelerle yapılan suçlamaların önlenmesi için tarihte ilk kez, 09.06.2000 tarih ve 658 sayılı Fetva Genelgesi'ni yayımlamıştır. Bu tarihi Genelgeyi il müftülüklerine göndermiş, din görevlilerinin bu konuda bilgilendirilmesini istemiştir. Vaaz ve hutbeler ile radyo ve tv'lerde yapılacak dini ve ahlaki sohbetlerde, halkı aydınlatıcı bilgiler verilmesi gerektiği bildirilmiştir… Bir yıl sonra, yapılan çalışmaların bildirilmesi istenmiş, verilen hizmet çeşitleriyle ilgili liste adresime gönderilmiştir. Bu vesileyle, Diyanet'in o dönemdeki yönetimine tekrar şükranlarımı sunuyorum…

30'a yakın Türkçe Sözlüklerde Çingeneleri aşağılayan, dışlayan tanımlar, deyimler ve olumsuz anlamları yazılmıştı! MEB'in Türk ve İslam ansiklopedilerinde Çingenelere haksız ve ağır suçlamalar yapılmıştı! Bazı yasa ve yönetmeliklerde onur kırıcı hükümler yazılmıştı! Çingenelikle ilişkisi bulunanların Türk vatandaşlığına geçmeleri gizli bir uygulama emriyle yasaklanmıştı!...

10 yılı aşan sabırlı ve dirençli çalışmalarımla; sözlüklerdeki, ansiklopedilerdeki, yasa ve yönetmeliklerdeki aşağılayıcı, dışlayıcı, onur kırıcı ve suçlayıcı yazıların çıkartılması mümkün oldu. Gizli uygulama emri iptal edildi…

Karar yazınızda sözü edilen "Türkiye Çingeneleri" isimli kitap, İlahiyatçı Prof. Dr. Ali Rafet Özkan tarafından 1999 yılında doçentlik tezi için yazılmıştı. Kitapta Çingeneler "… dilenci, tefeci, vurguncu, dolandırıcı, hırsız, karıları kocalarını aldatırlar " şeklinde tanıtılmıştır!... Bu kitabı 2000 yılında, Kültür Bakanlığı yayımlamış ve satmıştır!...

2002 yılında sayın Bakan İstemihan Talay Bey'e başvurunca; kitap Bakan emriyle toplatılıp merkez depoya çekilmiştir… Ne yazık ki bu kitap, yazarın internet sitesine taşınmıştır!...

Bu kitaptan alıntı yaptığım 2 sayfalık suçlama listesi ile, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 2 sayfalık Fetva Genelgesi ilişikte bilgilerinize sunulmuştur.

İnsanlar önce bu kitabı, sonra da benim "Türkiye'de Çingene Olmak" isimli kitabımı okumalı; karşılaştırmalı. Ellerini vicdanlarına koyup düşünmeli; kimin ayrımcı, kimin birleştirici olduğuna karar vermeli…

Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan komisyonunuza gönderilen 07.01.2013 tarihli ve 23 sayılı yazıda; "Fetva Genelgesi'nin yürürlükte olduğu, Genelge kapsamı dışında tespit edilen ya da planlanan bir işlemin bulunmadığı" bildirilmiştir!...

İslamiyet'le ve toplumsal barışla ilgili hizmet talebim gerçekleştirilseydi; Mazlumder'in 2012 yılında yayımlayıp dağıttığı bir kitabında, "Çingeneler Müslüman da, Hıristiyan da değildir! Belli başlı bir dinleri yoktur" suçlaması yapılmazdı!...

İzmir'de Budun Derneği Başkanı "Çingene kadınları kısırlaştırılmalı" diyemezdi!... İstanbul/Çamlıca'da yapılacak cami minaresinin yüksekliğinin "Çingeneleri de temsil etsin(!)" gerekçesiyle 72,5 metre olması istenemezdi!...

Kültür Bakanlığı'nın desteğiyle yapılan belgesele "buçuk" adı verilemezdi!... Yalova merkezde bir okulda öğretmen olan bir hanım, sadece Çingenelerin inançlarını öğrenmek için anket yapmak cesaretini bulamazdı!... Çingene ailelerinin okula gelip, toplu tepkileriyle karşılaşmazdı…

2011'de, Manisa'nın Selendi ilçe merkezinde oturan Çingenelere taşlı sopalı gece yarısı baskını yapılmazdı! Evleri, arabaları, işyerleri yakılmazdı!... Sürgün edilmezlerdi!... Bu ayrımcılık yaşanmazdı!...

Fetva Genelgesine ve talebime uygun eğitim çalışması yapılsaydı; üç kez "Çingene Açılım Çalıştayı" yapan, özür dileyen, "benim Çingene Vatandaşlarım" diyen, bu topluma önemli vaatlerde bulunan sayın Başbakanımız da çok memnun olurdu… Ama bu durumu öğrenince çok üzüleceğini umuyorum…

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın aynı konuda üç dilekçemi cevaplandırmaması, Genelgeye ve talebime uygun eğitim hizmeti yapmaması düşündürücüdür!... Bu sonuç Diyanet'in tepesindeki profesörün önyargılı olmasından kaynaklanıyorsa, işimiz "bitik" demektir!...

Bu durumda; önyargılarından kurtulamayan Bursa Valisi'nin, Çingeneleri yanlış tanıyan, teşhir eden talihsiz açıklamaları da dikkate alınmalı; İç İşleri Bakanı, ilgili Başbakan Yardımcısı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı gereğini yapmalıdır. Yapacaklarına inanıyorum…

83 yaşında onurlu, duyarlı ve insan olma sorumluluğu taşıyan kişi olarak, 16 yıl önce başlattığım eğitim çalışmalarımı konferans, panel, tv konuşmalarımla, makale ve kitap yazılarımla sürdüreceğim. Bu hizmetlerimin daha da etkili ve kalıcı olmasına çalışacağım…

M Sayın Başkan ve Sayın Üyeler; 
Bildiğiniz üzere Çingene ismi etnik köken ismidir, sıfat değildir. Çingene ismini kötü görmek ve göstermek ilkel bir anlayıştır!... Çingene ismi hakaret içermez. Kişiyi Çingene olarak tanıtmak suç değildir, kişiye hakaret edildiği anlamını taşımaz. Bu ismi kendisine hakaret sayan kişi, Çingene toplumuna hakaret etmiş sayılır…

İnsanların anasını, babasını seçme şansı bulunmadığına, hepimiz Adem ile Havva'nın çocukları olduğumuza göre bu ayrımcılık neden?... Kişi bu konuda iyi düşünmeli, hurafelere inanmamalı, önyargılarından arınmalı… Evlilik konusunda, !seviyorsam, beğeniyorsam, güveniyorsam, bir Çingene'yle de evlilik yaparım" diyebilmeli… Öyle değil mi?...

Siyasette, bilimde, bürokraside ve sanatta ünlü olan 32 Çingene'nin isimlerini kitabımda açıkladım. Ne yazık ki bunlardan üçü, "kendilerine hakaret ettiğim(!)" gerekçesiyle hakkımda dava açacaklarını söyledi!... Ama hala açamadılar, açamazlardı…

Oysa onları, yüceltmek istemiştim. Çingenelere "şaşı" bakanları uyarmak istemiştim. İnsanları önyargılarından, kimlik gizleme ihtiyacından kurtarmak istemiştim. Hanım ünlülerden teşekkür edenler, kutlayanlar, önemli bulmayanlar da var. Onlara gönül borcumu ödemek isterim.

Son söz: " Karadutum, çatal karam, Çingenem, nar tanem, nur tanem, bir tanem" diyorum…
Mektubum zorunlu olarak uzun oldu, ama ben istediklerimi söylediğim için rahatladım. Sizin de sıkılmadığınızı, memnun olduğunuzu umuyorum. Okuduğunuz için teşekkür ediyor, esenlikler diliyorum. Saygılarımla.

*Mustafa AKSU
Araştırmacı Yazar
(Çingene Federasyonu Onursal Başkanı)

irtibat: aksumustafa@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder